Mutluluk kaynağı domates

Uzmanlar her mevsim bulunan ve genellikle bütün yemekler de kullanılan domatesinde çikolata gibi mutluluk hormonunu harekete geçirdiği belirtti.

Uzmanlar her mevsim bulunan ve genellikle bütün yemekler de kullanılan domatesinde çikolata gibi mutluluk hormonunu harekete geçirdiği belirterek, mutlu olmak isteyenlerin bol bol domates tüketmelerini önerdi.

Uzmanlar tarafından domatesin birçok faydasını sayılırken, doğal ortamda yetişen kimsayal materyallerden uzak duran kendi doğasında yetişen domateslerin tüketilmesini öneriliyor.
Ahlat Ziraat Odası mühendislerinden Ayfer Akbaba ise yaptığı açıklamada, domatesin beslenmedeki olumlu etkisini vurgulayarak; "İyi beslenen insanın mutlu insan olduğunu hepimiz biliyoruz.

Sağlıklı bir beden, sağlıklı besinler ülkemizde yoğun tempo ile yaşanan sıkıntıların akabinde insanımızın mutlu olma ihtiyacına itiyor. Bazı besinlerinde bu konuda uyarıcı olduğu çok açıktır. Çünkü her besin farklı bir maddeyi, farklı bir materyali en iyi bir şekilde içinde barındırıyor. Çikolata gibi farklı besin türlerinden biriside domatestir. Mutlun olmak istiyorsanız bol bol domates yiyin diye bilirim. Özellikle kimyasal materyalden daha uzak dura bilmiş, kendi doğasında yetişmiş domatesin çok daha açık olduğu açık bir gerçektir. Sağlıklı domatesi sağlıkla yiyin sağlıkla gülümseyin" dedi.

Akbaba, domatesin C ve A vitamini, potasyum ve folik asidin bulunduğu birçok faydalı madde içerdiğini konunun uzmanları her defasında dile getirdiğini belirterek; domatesin gribi önlediğini, cildi koruduğunu, kolesterolü kontrol ettiğini, yaşlanmaya karşı etkili olduğunu, romatizmal sorunları azaltarak, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini de sözlerine ekledi.
Devamını Oku

Sonbaharın gelmesiyle hastalıklar arttı

hastaSonbaharda havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşam ve okulların açılması hastalıkların oranını artırıyor.

Sonbahar hastalıkları denilince akla ilk olarak bu mevsimde iklimsel, sosyal ve fiziksel değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan veya sıklığı artan hastalıklar geliyor.

Bunların çoğunluğunun enfeksiyon hastalıkları, yani mikrobik hastalıklar olduğunu söyleyen Amerikan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Yardımcı, sonbahar hastalıkları ve korunma yolları hakkında bilgi verdi.

Vücudumuzun direncini kıran bir çok değişiklik de bu artışa katkıda bulunur. Güneş ışınlarından daha az yararlanırız, fiziksel stres sıcak havalara göre daha fazladır, cilt soğuğa bağlı olarak kurur ve bütünlüğü kolayca bozularak enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlara eğilimi artar, burun ve ağız içini döşeyen mukoza dediğimiz dokuların soğukla kuruması ve koruyucu mekanizmaların iyi çalışamaması mikropların vücuda kolayca girişine neden olur, beslenmede daha ağır ve sağlıksız besinlere yönelinir, hareketsizlik artar ve metabolizma kötü yönde etkilenir.

EN ÇOK GÖRÜLEN HASTALIKLAR
Sonbaharda sıklığı artan enfeksiyon hastalıkları soğuk algınlığı, nezle, grip (influenza), tonsillit (bademcik iltihabı), farenjit (boğaz iltihabı), larenjit (ses telleri bölgesi olan larenksin iltihabı), sinüzit, otitis media (orta kulak iltihabı) bronşit ve pnomoni (Zatürree) dir.

Soğuk algınlığı, nezle ve grip virus denilen çok küçük mikroplarla oluşan hastalıklardır. Belirti olarak halsizlik , ateş boğazda yanma, burun tıkanıklığı veya akması, kas ağrıları olur. Bakteri denilen, antibiyotiğin etkilediği mikroplarla olan tonsillit, farenjit larenjit gibi enfeksiyonlarda ise şiddetli ateş ve boğaz ağrısı, ses kısıklığı, gıcık tarzında öksürük ve kırgınlık oluşur. Orta kulak iltihabında ise en belirgin özellik şiddetli kulak ağrısıdır. Akut Sinüzitte başağrısı burun tıkanıklığı başın ön kısmı ve elmacık kemikleri üzerinde dolgunluk hissi tipiktir. Akut bronşit ve zatürreede öksürük, kirli renkte balgam, nefes darlığı, göğüs ağrıları tabloya eklenir.

Virüslerle oluşan enfeksiyonlar antibiyotiğe ihtiyaç göstermeden iyileşirler. İstirahat, bol sıvı alımı, vitaminler, ağrı kesiciler ve halk arasında antigripal adı ile bilinen dekonjestan- antihistaminik ilaçlarla iyileşir. Yalnızca gripte (influenza) özel virus ilaçları kullanılır.

ANTİBİYOTİK GEREKTİREN DURUMLAR
Basit enfeksiyonlarda belirtiler 2-3 günde hafifler ve geriler. Daha çok bakterilerle olan tonsillit, farenjit, sinüzit ve orta kulak iltihabı gibi enfeksiyonlarda ise antibiyotik gerekebilir. Bu nedenle doktora başvurmak lazımdır. Temel prensip olarak 2-3 günde gerilemeyen belirtiler sözkonusu ise bir sağlık kuruluşuna başvurulması önerilir. Özellikle grip (İnfluenza) ve bakteriyel enfeksiyonlarlar tedavi edilmezse enfeksiyonların ilerlemesi sonucu ölüme kadar giden komplikasyonlara yol açabilirler.

Bu enfeksiyonlar en sık çocuklarda görülür. Yaşlılar ve şeker hastalığı , astım gibi kronik hastalığı olanlar diğer risk grubunu oluştururlar. Erişkinlerde ise vücudu dirençsiz kılan aşırı yorgunluk, stress, beslenme düzensizliği, soğuğa maruz kalma gibi durumlarda hastalık görülme sıklığı artar.

Meslek grubu olarak sağlık çalışanları, polis, itfaiye görevlileri, öğretmen ve asker gibi toplumsal işler yapan ve dış etkenlere daha çok maruz kalan gruplar risk altındadır. Okullar, kalabalık işyerleri ve ofisler, fabrikalar, bakımevleri gibi yerler, hastalığın kolayca yayıldığı ortamlardır.

Grip bu hastalıklar içerisinde aşı ile korunulabilen en önemli hastalıktır. Hastalığın toplumda yayılmasını önlemek ve risk grubu olarak adlandırılan insanları korumak için her yıl grip aşısı yapılması önerilmektedir.

GRİP AŞISI KİMLERE ÖNERİLİR?
6 ay- 18 yaş arası çocuklar ve gençler Kronik akciğer hastalığı olanlar (Kronik Bronşit, Astım vb.)Bütün kalp damar hastaları (Yalnızca Hipertansiyonu olan hastalarda mutlak zorunlu değildir)Kronik böbrek, karaciğer hastalığı ve şeker gibi metabolik hastalığı olanlar, vücudu savunma sistemini zayıflatan kortizon veya immunsupresif denilen ilaçları kullananlar, AIDS, kanser gibi vücudu direncini düşüren hastalığı olanlar. Solunum sistemi çalışmasını bozan akciğer dışı hastalığı olanlar (Omurilik felçlileri, kas ve sinir sistemi hastalığı olanlar).

Huzurevi ve bakımevinde kalanlar, hamileliğinde 3 ayı tamamlayan tüm hamileler, grip sezonu (sonbahar ve kış) hamile kalma olasılığı olanlar, 50 yaş üstü erişkinler, sağlık personeli ve itfaiye polis gibi önemli, yaygın kamu hizmeti yapanlar

Liste her geçen gün genişlemekte ve toplumda korunma amacıyla nüfusun kalabalık olduğu yarlarde neredeyse toplumun tümünü aşılamaya doğru bir gidiş olduğu gözlenmektedir.

GRİP AŞISI KİMLERE YAPILMAZ?
Grip aşısı bazı gruplara yapılmamaktadır. Bu gruplar şu şekilde sıralanabilir :

Yumurtaya ciddi allerjisi olanlar, daha önce grip aşısına allerjik reaksiyon gösterenler, grip aşısından 6 aysonraya kadar olan dönemde Guillan Barre denilen kas hastalığı geçirmiş olanlar. 6 aydan küçük çocuklar, ateşli hastalık geçirenler (Ateşli hastalık tamamen düzelene kadar aşı yapılmaz.)

KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
Sonbaharda artan bu tip hastalıklardan korunmak için vücut direncini arttırmak gerekir. İyi beslenme, vitamin destekleri, düzenli uyku, spor ve mevsim şartlarına uygun giyinmek basit, bilinen ama etkili yollardır.

Enfeksiyonu olan kişilerin solunum yolu temasının engellenmesi (maske kullanmak, evde istirahat ederek kalabalık ortamlardan uzaklaşılması, hapşırma sırasında ağız ve burunun kağıt mendille kapatılması vb. ve ellerini sık yıkayarak mikropları çevresindekilere kirli ellerle bulaştırmaması en önemli korunma yoludur. Bu sayede özellikle kalabalık bölgelerde hastalığın yaygın hale gelmesi engellenebilir.
Devamını Oku

Zayıflama ilacı öldürdü

zayıflama ilacıMeksika biberi çekirdeği esanslı zayıflama hapı kullanan 110 kilo ağırlığındaki 28 yaşındaki Ferhan Yılmaz, evinde ölü bulundu.

Türkiye´ye Uzakdoğu´dan sokulan ve orijinal adı `La Jiao Shou Shen' olan Meksika biberi çekirdeği esanslı zayıflama hapı kullanan 110 kilo ağırlığındaki 28 yaşındaki Ferhan Yılmaz, evinde ölü bulundu. Polis, yatağının başucunda 3 kutu zayıflama hapı bulurken, yakınları ve komşuları Ferhan Yılmaz´ın uzun süredir zayıflamak için alternatif zayıflama metodları üzerinde araştırma yaptığını söyledi.

Olay Bayındır Mahallesi´nden gelen bir ihbarla ortaya çıktı. 340 Sokak Kuzucu Apartmanı´nın 5´inci katında yalnız oturan, internet kafe işletmeciliği yapan Ferhan Yılmaz´ın kapısını çalan komşuları, yanıt alamayınca polise haber verdi. Gelen polis, çilingire açtırdığı kapıdan girdiğinde, 110 kilo ağırlığındaki Ferhan´ı, yatağında ölü buldu. Yatağının başucunda da 3 kutu zayıflama hapı bulundu. Ölümü şüpheli görülen genç için Olay Yeri İnceleme ekipleri çağrıldı. Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Masası dedektiflerinin de geldiği evden polis ekipleri, `La Jiao Shou Shen' adlı zayıflama haplarını alarak ayrıldı. Yakınları ve komşuları Ferhan Yılmaz´ın uzun süredir zayıflamak için alternatif zayıflama metodları üzerinde araştırma yaptığını söyledi. Komşuları, ``Herhangi bir hastalığı yoktu. Sadece, fazla kilo sorununu çözmek için hap kullandığını duyduk. Çevresinde çok sevilen bir gençti'' dedi.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü´nün Türkiye´de üretim izni vermediği zayıflama hapını kullanan Ferhan Yılmaz´ın kesin ölüm nedeninin Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Kurumu´ndan gelecek raporla belirleneceği ifade edildi.

Piyasada kutusu 40 TL´den başlayan fiyatlarla satışı kaçak yollarla yapılan `Meksika Biberi' hapının kullanımı ile ilgili olarak internet sitelerinde de uyarılar bulunuluyor. Hamile, gebe ve emzirenlerin kesinlikle kullanamayacakları vurgulanan hapın, ayrıca karaciğer, kalp ve böbrek yetmezliği olanlar ile yüksek tansiyonlu kişiler, ülser veya gastrit şikayeti olanların kullanmasının hayati tehlike oluşturacağı belirtiliyor. Alkol ile birlikte kullanımının da zararlı olduğu belirtilen uyarılarda hapın mutlak surette doktor kontrolünde alınması gerektiği de özellikle vurgulanıyor. Dünyada sadece Rusya ve Çin´de resmi olarak satışı yapılan bu hapın Türkiye´de sahtelerinin de üretildiği iddia ediliyor.
Devamını Oku

Okul kantinlerine dikkat

okul kantiniOkulların açılmasıyla birlikte kantinlerdeki tehlikeler de çocukların sağlığını tehdit etmeye başladı.

Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, “Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği açısından okul kantin ve kafeteryalarında sağlığa zararlı yiyecek ve içeceklerin yerine sağlıklı beslenmeye uygun yiyecek ve içecek satılması sağlanmalıdır” dedi.

Çakar, çocukların sağlık ve güvenlik açısından çeşitli risklerle karşı karşıya bulunduklarını ifade etti. Bilim kurullarının, kantin ve kafeteryalarda satılan cips, şekerleme, gofret, tost, kola gibi yiyecek ve içeceklerin çeşitli sağlık sorunlarına neden olduklarını belirttiklerini kaydeden Çakar, taze meyve, pastörize süt, ayran, yoğurt gibi gıdaların kantin ve kafeteryalarda bulundurulmadığını savundu.

“Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği açısından okul kantin ve kafeteryalarında sağlığa zararlı yiyecek ve içeceklerin yerine sağlıklı beslenmeye uygun yiyecek ve içecek satılması sağlanmalıdır” diyen Çakar, sağlıksız yiyecek ve içeceklerin okullarda satışının yasaklanması gerektiğini belirtti.

Okul malzemeleri

Öğrencilerin kullandığı silgi, kalem, boya, oyun hamuru gibi okul malzemeleri konusunda da uyarılarda bulunan Çakar, bu ürünlerde çocukların sağlığı açısından tehlike oluşturan kimyasal maddeler bulunduğunu söyledi.
Bu malzemelerin ucuz olmasından dolayı çocuklar tarafından yoğun bir şekilde kullanıldığına dikkati çeken Çakar, okul malzemelerindeki boyaların çocukların el ve ağızlarına bulaşarak çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini bildirdi.

Okul servis araçları

Okul servis araçlarıyla ilgili güvenlik sorunlarına da değinen Turhan Çakar, bu araçların büyük bir çoğunluğunun Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği'ne uygun hizmet vermediğini ileri sürdü.

Okul servis araçlarının mevcut yönetmeliğe uygun hizmet verebilmesi için önlem alınması gerektiğini vurgulayan Çakar, yönetmelik değişikliği ile getirilen araçlardaki 20 yaş sınırının 10 yaşa indirilmesini istedi.

Bu sorunları ilgili bakanlıklara ilettiklerini bildiren Çakar, konunun tüm taraflarını görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdı.
Devamını Oku

Kalp hastalığına D vitamini

d vitaminiD vitamini eksikliğinin özellikle ileri yaşlarda kalp hastalıklarında ölüm riskini artırdığı belirlendi.

İtalyan La Stampa gazetesinde yayımlanan habere göre, ABD'deki Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Massachusetts Hastanesi tarafından yapılan araştırma sırasında, kandaki D vitamini düzeyi ile 65 yaş üstü ölüm oranı arasındaki ilişki inceledi.

Araştırmacılar, 3 bin 400 kişinin kan örneklerini analizi sonucunda, D vitamini oranı düşük olanların kalp hastalıklarından ölme riskinin diğerlerinden üç kat fazla olduğunu tespit etti.

Araştırma ekibinde yer alan Doktor Adit Ginde, D vitamini takviyesinin kolaylığına dikkati çekerek, bu şekilde daha sağlıklı bir yaşam sürülebileceğini söyledi.
Devamını Oku

Diz dönmesini hafife almayın

Ani dönüş, ters düşme, çömelme, şiddetli bir darbeye bağlı dizin dönmesi ya da yaşlılarda dokuların yıpranmasına bağlı olarak menisküs yırtıkları oluşabiliyor.

Türkiye Spor Yaralanmaları Artroskopi ve Diz Cerrahisi Ankara Şube Başkanı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Reha Tandoğan yaptığı açıklamada, dizin iç ve dış kısmında bulunan menisküslerin dizdeki kemikler arasında yastık vazifesi gördüğünü, yük taşıdığını ve eklem kıkırdağını koruduğunu, menisküs yırtıklarının kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürdüğünü söyledi.

Menisküslerin en önemli görevleri, diz eklemine gelen yükleri taşımak, eklem yüzlerinin uyumlu hareketini sağlamak ve eklem kıkırdağını aşınmalardan korumak olduğunu belirten Tandoğan, menisküs yırtıklarının en tipik belirtisinin, ani dönme hareketi esnasında yırtılma hissi ve sonrasında diz bölgesinde şiddetli ağrı, şişme ve takılma hissi olduğunu belirterek, ''Ağrı, yırtığın yerine bağlı olarak dizin iç ya da dış yan kısmında hissedilir'' diye konuştu.

Menisküs yırtıklarının ters düşme, çömelme, şiddetli bir darbeye bağlı dizin dönmesi ya da yaşlılarda dokuların yıpranmasına bağlı olarak gelişebildiğini kaydeden Tandoğan, yırtıkların gençlerde ve yaşlılarda görülme nedenlerinin ve tedavi seçeneklerinin farklı olduğunu dile getirdi.

Gençlerde genellikle spor müsabakalarında şiddetli bir darbenin ya da ters düşmenin etkisiyle dizin dönmesi halinde sağlam menisküslerin yırtıldığını, bu tür yırtıklarla daha çok futbol, voleybol, basketbol, jimnastik gibi spor dallarıyla uğraşan kişilerde karşılaşıldığını anlatan Tandoğan, menisküs yırtıklarının sporcu hastalığı olarak da bilindiğini söyledi. Tandoğan, sporcuların dışında, merdivenden düşme, sıçrama gibi günlük aktiviteler sırasında da ters bir harekete bağlı sağlam menisküsün yırtılabildiğini ifade etti.

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak zaman içerisinde menisküslerin de diğer organlar gibi yıprandığını ve daha kolay yırtılabilir hale geldiğine işaret eden Tandoğan, ileri yaştaki kişilerin özellikle çömelme, ağır kaldırma ve ani dönüş gibi hareketleri yaparken dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulundu.

Tandoğan, gençlerdeki menisküs yırtıklarında, tedavinin genellikle cerrahi olduğunu ve ilk hedefin menisküsü tamir ederek orijinal haline getirmek olduğunu anlattı.

Menisküs ameliyatlarının 2 küçük delikten dizin içine girilen artroskopi yöntemi ile yapıldığını ifade eden Tandoğan, normal dokulara zarar verilmemesi, ameliyat sonrası ağrının daha az olması, enfeksiyon ve hareket kısıtlılığı riskinin açık cerrahi tekniklere göre çok düşük olması nedeniyle atroskopinin tercih edildiğini söyledi.

Tedavi olunmadığında, menisküslerin görevlerini yapamadıkları için eklem kıkırdağının aşındığını, bunun da eklemde kireçlenme olarak bilinen artroza yol açtığını dile getiren Reha Tandoğan, bu durumda kişinin günlük aktivitelerini yapamaz hale gelebileceği uyarısında bulundu.
Devamını Oku

Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu, hangi doktorun ne kadar ilaç yazdığını aylık-yıllık takip edecek.

doktorBu amaçla Türkiye'de görev yapan 102 binden fazla hekim diploma numaraları, uzmanlık alanları gibi bilgilerle Medula'ya atılıyor.

Eczaneler, diploma numaralarını girmeden hastalara ilaç veremeyecek. Ekim sonunda bitecek çalışmayla hekimlerin hangi firmaların ilaçlarını yazdığı, hastaları hangi eczaneye yönlendirdiği tespit edilecek. 'Bilinçli yönlendirme' varsa hekimler uyarılacak.

Fiziki takip yeterli olmayınca iş teknik takibe kaldı. İlaç mümessillerinin hastanelere girip doktorlara ilaç tanıtımını yasaklayan Sağlık Bakanlığı'nın bu önlemi yeterli olmadı. Kapıdan giremeyen ilaç firmalarının çalışanları çeşitli yöntemlerle sağlık kuruluşlarına girip ilaç tanıtımını sürdürdü. Eskiye oranla azalsa da ilaç mümessillerinin ürünlerini hekimlere tanıtması üzerine hükümet harekete geçti.

Bu yıl 14,5 milyar lirayı aşacak olan ilaç harcamalarını frenlemek için ilaç konusunda radikal önlemler alındı.

Maliye, Çalışma, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin Hazine Müsteşarlığı'nda yaptıkları toplantıda doktor bilgi listelerinin güncellenmesi kararlaştırıldı.

BİR DOKTORUN İSMİ 284 DEFA FARKLI YAZILIP 284 DEFA İLAÇ ALINDI

Bu çalışmanın yapılmasının altında SGK müfettişlerinin denetimlerinde ortaya çıkarılan 'trajikomik' uygulama yatıyor.

Müfettişlerin incelemesinde bir doktorun isminin 284 defa Medula'ya farklı girildiği ve 284 kez aynı doktor adına ilaç alındığı belirlendi. Buna benzer usulsüzlüklerin önüne geçmek için yapılan çalışma gereği doktorlarla diploma numaraları eşleştirilip sisteme atılıyor.

Mevcut durumda ilaç provizyon sistemi hekimin ismi yanlış olsa da izin veriyor ve ilaç alınıyor. Doktorun ismi girilmesi zorunlu ama sistem onu geriye dönük kontrol etmiyor. Bundan böyle doktor diploma numarası zorunlu hale gelecek.

Sağlık Bakanlığı aile hekimleri, devlet hastaneleri doktorları için yazılım hazırlıyor. Üniversite hastaneleri de bu sisteme dahil ediliyor. Belediye polikliniklerinde çalışan doktorlar ve işyeri hekimlerini ise SGK sisteme atıyor.

Hekimlerin bütün bilgilerinin elektronik ortama atılmasıyla ilaç yazımı konusunda aylık ve yıllık takip mümkün olacak.

Doktorun hangi firmanın hangi ilacını yazdığı, ayda ve yılda kaç reçete yazdığı, hangi eczaneye yönlendirdiği takip edilecek.

Hekimlerin 'bilinçli yönlendirme' yaptığı tespit edilirse uyarı yapılacak. SGK yetkililerinin verdiği bilgiye göre, en pahalı ilaçlar onkoloji hekimlerinden çıkması gerekirken, pratisyen hekimlerin reçete maliyetleri daha yüksek.

Burada bir suistimal olup olmadığı doktorların izlenmesiyle belirlenecek.
Devamını Oku

Al ilacı bırak sigarayı

sigara bırakmaSigarayı bırakmak için her yolu deneyip, başarılı olamadıysanız bir de tedavi yolunu deneyin.

Uzmanlar, sigara bağımlığında profesyonel desteğin çok önemli olduğunu, ancak farmakolojik tedavi ile başarı oranının arttığını belirterek, “Tedavi almaksızın kendisi bırakan kişilerin sadece yüzde 5'inin bir yıl sonunda sigara içmediğini; profesyonel destekle başarı şansı yüzde 15 olurken, farmakolojik tedaviyle yüzde 25-30'a yükseldiğini” belirtti.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji, Kanser Epidemiyolojisi Bilim Uzmanı Prof. Dr. İsmail Çelik, tütün ve tütün mamullerinin her türünün kansere yol açtığına dikkati çekerek, kanserden ölümlerin yüzde 60-80'inin sigarayla ilişkili olduğunun altını çizdi.

Tütün çiğnenmesinin, sigara içilmesinin, pipo ve puro kullanımın bırakılmasıyla kanser gelişme riskinin zamanla düzenli olarak azaldığını bildiren Çelik, “Sigarayı bırakmak için hiç bir yaş geç değildir. Tütün ve tütün mamullerini kullanan kişinin hemen bırakma girişiminde bulunması ve bunun için tescilli sigara bırakma merkezlerinden yardım alması gerekmektedir” dedi.

Sigaranın hem fiziksel, hem psikolojik bağımlılık yaptığı için bırakılmasının zor olduğuna işaret eden İsmail Çelik, kendi başına sigarayı bırakmayı deneyenlerin büyük çoğunluğunun 1 yıl içinde tekrar sigara içmeye başladığını söyledi. Çelik, “Tıbbi bir birimden yardım alınması halinde başarı şansı, kendi başına bırakmayı denemeye göre iki katına çıkmaktadır” diye konuştu.

HÜ'de İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji uzmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Mustafa Erman da “Sigarayı tedavi almaksızın kendisi bırakan kişilerin, sadece yüzde 5'i bir yıl sonunda sigara içmiyor oluyor” dedi.

Erman, kesin çözüm için profesyonel desteğin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Profesyonel destekle başarı şansı yüzde 15 olurken, farmakolojik tedaviyle yüzde 25-30'a yükseliyor” açıklamasında bulundu.

HÜ'de sigarayı bırakma merkezi

Hastanenin Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı'nda kurulan Sigara Bırakma Ünitesi'nin de sorumlusu olan Erman, buranın Türkiye'nin sayılı büyük merkezlerinden biri olduğunu belirtti.

Merkezin 2 yıl önce pilot olarak hizmet verdiğini, 1 yıldır da yoğun izlem programı ile çok sayıda kişiyi kabul ettiklerini ifade eden Mustafa Erman, resmi güvencesi olan herkesin ek bir ücret ödemeden bu hizmetten faydalanabileceğini, tedaviye başlamak için, 0312-305 43 30 numaralı telefondan randevu alınabileceğini bildirdi.

Erman, ünitelerinde 2 hekim ve 2 hemşirenin tam zamanlı olarak görev yaptığını anlatan Erman, haftada 2 gün ortalama 10'ar hasta kabul ettiklerini, bunun başvuru sayısının artması halinde 5 güne çekilebileceğini dile getirdi. Sigara yasağının kapsamının genişletilmesinin ardından, başvurularda belirgin artış gözlendiğini bildiren Erman, “Sigara yasaklarından önce 1 gün hasta kabul ederken, şimdi 2 güne çıkarttık” diye konuştu.

Sigarayı bırakmak isteyen kişinin önce kararlı olması, sonra tıbbi yardım için başvuruda bulunması gerektiğini anlatan Erman, şöyle devam etti:
“İlk olarak başvura bulunanlara, bir toplantı yaparak sigaranın zararlarını anlatıyoruz ve neden bırakmak istediklerini soruyoruz. Sonrasında teker teker kendileriyle görüşüyor ve bir kağıda neden bırakmak istediklerini ve bıraktıklarında kazançlarının neler olacağını düşündüklerini içeren bir yazı yazmalarını istiyoruz. Bunu her zaman yanlarında taşımalarını, sigara içmek istediklerinde bunu tekrar okumalarını rica ediyoruz. Ardından muayenelerini yapıyor ve sigara kullanım sayısına, sağlık durumlarına ve kişilik yapılarına göre tıbbi tedavi programı hazırlıyoruz.”

Erman, ilaç tedavisinin ortama 3 ay sürdüğünü, sonrasında ise kişinin kontrole geldiğini anlatarak, “Şu an bant ve sakızlar, antidepresan tedavisinde kullanılan ve sigarayı bırakmada etkili olduğu saptanan bir ilaç ile sadece bunun için üretilmiş ilaç uygulaması yapılıyor” dedi.

Etkinliği ispatlanmış ilaç tedavilerinin dışında, hipnoz, akupunktur, elektrik uyarısı ve bitkisel tedaviler gibi yöntemlerin tercih edilmemesini isteyen Erman, bu yöntemlerin etkinliğinin bilimsel olarak tespit edilmediğini, bu nedenle bu yöntemleri önermediklerini söyledi.
Devamını Oku

Bunaklık çığ gibi büyüyor

bunaklıkİngiltere'de yapılan bir araştırma, dünyada bunamadan muzdarip kişilerin sayısının bu yıl sonunda 35 milyona ulaşacağını ortaya koydu.

Bunun önceki tahminlerin kat kat üstünde bir rakam olduğuna dikkat çeken bilim adamları, gelecekte Alzheimer ve diğer demans hastalarının dünyaya maliyetinin sanılandan daha fazla olacağını belirtti.

Londra'daki Kings Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre bu tür hastalıklara yakalananların sayısı önümüzdeki 20 yılda neredeyse ikiye katlanarak 65,7 milyona varacak.

2050 yılına gelindiğinde ise bu rakam 115 milyon olacak. Artışın başlıca sebebi ise, özellikle gelişmiş ülkelerde yaşam süresinin hızla uzaması.

Ayrıca aşırı kilo, yüksek kolesterol ve şeker hastalığı gibi demansı körükleyen faktörler de tırmanışta. Demans genelde 65 yaşın üzerindekileri etkiliyor. Şu anda bu tür hastalıklara yakalananların üçte ikisi gelişmiş ülkelerde yaşıyor.

Ancak yoksul ülkelerin refah düzeyi yükseldikçe, rakamların çığ gibi büyümesi bekleniyor.

Rapora göre hiçbir hükümet bu boyutta bir krize hazırlıklı değil. İngiltere'deki Alzheimer Derneği de bu araştırmanın karşı karşıya olunan sorunun boyutlarını ortaya koyduğunu söyledi.

Alzheimer ve beynin algılama kapasitesini etkileyen diğer hastalıklar, yalnızca hastalar için değil, onlara bakanlar, sağlık sistemi ve bu sistemin mali yükünü taşıyan çalışan nüfus için de bir sorun.

Uluslararası Alzheimer Hastalığı örgütü, diğer ülkelere de Avustralya, Fransa, Kore ve İngiltere'nin izinden giderek bu hastalığa karşı eylem planları hazırlama çağrısı yaptı.
Devamını Oku

Sonbahar'da cildiniz solmasın

cilt bakımıYaz aylarının bittiği, sonbahar aylarının sürdüğü ve kış soğuğunun da kapıda olduğu bugünlerden cildinizin etkilenmemesi imkansız! Tam bir geçiş dönemi yaşadığımız böyle bir dönemde tepeden tırnağa özel bir bakım yapmakta fayda var.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Dolar, cildine özen gösterenler için bakım reçetesi yazdı:

• EN HASSAS BARİYER CİLDİMİZ:
Sıvı ve ısı dengesini sağlayan, salgı yapan, duysal ve immünolojik pek çok işlevi olan cildimiz, aynı zamanda iç ortam dengesi ile dış çevrenin potansiyel zararları arasında bir bariyer oluşturarak yaşamsal bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla çevrede oluşan değişiklikler ilk ve doğrudan cildimizi etkiler. Şüphesiz bu çok sayıda işlevlerin dışında cilt, yumuşak, parlak, temiz ve pürüzsüz görünümü ile estetik açıdan da büyük önem taşır.

• MEVSİM GEÇİŞLERİ YIPRATIR:
Özellikle mevsim geçişlerinde cildin yeni hava koşullarına ayak uydurması için bazı önlemlerin alınmasında fayda vardır. Yazın güneşin ve nemin etkisiyle yıpranan hasar gören cildimiz sonbaharın gelmesiyle özellikle rüzgar ve ani ısı değişikliklerinden olumsuz yönde etkilenir.

• GÜNEŞ YAŞLANDIRIR:
Özellikle son zamanlarda ozon tabakasının da incelmesi ile birlikte güneşin bazı zararlı ışınları yeryüzüne daha kolay ulaşmakta ve ciltte basit bir lekeden deri kanserine kadar pek çok olumsuzluklara neden olmaktadır. Güneş ışığından etkilenen kişilerde öncelikle deri kalınlaşması olur ve derinin doğal korumasını artırmak için derinin rengini veren hücreler daha fazla renk maddesi salgılarlar (bronzlaşma). Uzun süre güneşe maruz kalan deride zaman içerisinde incelme, elastikiyetin bozulması (kırışıklık), kuruluk, lekelenmeler, kılcal damarların belirginleşmesi, fotoyaşlanma görülür ve en önemlisi deri kanserinin oluşma riski artar.

• LEKELENMEMESİ İÇİN NEMLENDİRİN:
Güneşin kuruttuğu cildin nemlendirilmesi çok önemlidir. Özelikle bronzlaşma ile birlikte cildin tekrar kendini yenilemesi sürecinde cildin üst ölü tabakaları kepek kepek dökülür. Bu süreçte uygun bir nemlendirme yapılmazsa ciltte homojen olmayan renk farklılıkları ve lekeler ortaya çıkar. Yalnız dikkat etmek gereken husus cildinizi nemlendirirken yağlandırmayın. Cilt tipine uygun temizleyiciler ve nemlendiriciler kullanılmadığı zaman gözenekler tıkanıp siyah nokta, komedon ve akne oluşumu kaçınılmazdır.

• KALINLAŞAN CİLDE PEELİNG GEREK:
Yaz sonrası güneşin ve nemin etkisiyle kalınlaşan, lekelenen, kırışan ciltleri sadece sonbahar ve kış aylarında uygulanan kimyasal peeling ile tedavi etmek mümkündür. Kimyasal peeling yani soyma işlemi deri yaşlanmasının önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanılan etkin ve güvenilir bir yöntemdir. Bu amaçla doğal meyve asitlerinden üretilen çeşitli ajanlar deri tipine, ciltteki leke, kırışıklık veya akne izlerinin derinliğine göre çeşitli konsantrasyonlarda kullanılır. Dermatolog tarafından uygulanan bu yöntemle ince kırışıklıklar, kuruluk, leke ve akne izleri tedavi edilir. En az senede bir defa tüm ciltlerde uygulanabilecek olan bu yöntemle yaz sonrası kalınlaşan derinin üst tabakası ölü hücrelerden arındırılır. Böylece derinin mat ve soluk görünümü giderilir daha parlak gözenekleri sıkılaşmış taze bir cilt oluşturulur.

• GENÇ BİR CİLT İÇİN MEZOLİFTİNG:
Kimyasal peeling yöntemiyle derinin üst tabakaları tedavi edilirken mezolifting yöntemiyle de derinin alt tabakaları tedavi edilir. Mezolift yöntemiyle yaz boyunca güneş nem ve sıcaktan etkilenmiş cildinizi gençleştirirken kış mevsimine de yepyeni sağlıklı bir görünümle adım atabilirsiniz. Mezolift; stres, hava kirliliği, güneşin zararlı ışınları ve geçen yılların ciltteki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Sigara ve alkol kullanımından da zarar gören cildin yeniden yapılanmasını sağlar. Cildin kaybettiği nem, vitamin, aminoasit ve mineral desteği deri altına ufak iğneler yardımıyla enjekte edilir. Yüz, boyun, dekolte ve özellikle el bölgesinde oluşan kırışıklıkları ve yaşlanma etkilerini geriletir.

TEPEDEN TIRNAĞA BAKIM GEREK

• BOYNUNUZU VE ELLERİNİZİ UNUTMAYIN:
El ve dekolte bölgesinin bakımı da, en az yüz bakımı da önemlidir. Özellikle yazın güneşe korumasız maruziyet; ellerde ve dekolte bölgesinde istenmeyen lekelenmelere, kollagen ve elastin liflerde harabiyete bağlı olarak da gevşeme ve sarkmalara neden olur. Ayrıca deri altı yağ dokusunun azalmasıyla, incelme ve kırışıklıkların derinleşmesiyle damarlanmanın belirginleşmesine yol açar. El dersinde oluşan gevşeme, sarkma ve kırışıklıklar, mezolifting uygulamarı ile tedavi edilebilir. Eldeki lekeler yeni başlamış ve çok derinleşmemişse, özel renk açıcı kremlerle ve peeling yöntemleri ile düzeltilebilir. Daha ileri vakalarda çeşitli lazer tedavileri uygulanabilir. Bazı durumlarda kriyoterapi (soğuk azot ile dondurma) iyi bir seçenek oluşturur.

• KURUYAN SAÇLAR MEZOTERAPİ İLE CANLANIR:
Güzelliğin tamamlayıcısı olan saçlar da en az cildimiz kadar yaz mevsiminden güneş, deniz ve klorlu sulardan etkilenir. Yaz sonu özellikle saçlarda cansızlaşma kuruma, kırılma meydana gelir. Kurulukla birlikte saç dökülmesi de sonbaharla birlikte artan problemlerdendir. Böyle bir durumda saç mezoterapisi kuruluk ve dökülmenin önlenmesinde iyi bir seçenektir. Saç mezoterapisi saç dökülmesini durdurmak, var olan saçın kalitesini artırmak ve yeni saç çıkışlarını aktif hale getirmek için belli periyodlarla saçlı deriye uygulanan bir tedavi şeklidir.

• SAÇLAR DA VİTAMİN İSTER:
Saç mezoterapisi sayesinde; saç ve saçlı derinin ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral, aminoasit ve destek maddeleri, nemlenedirici ajanlar ve kıl köklerini uyarıcı maddeler direkt saçlı deriye ve saç köklerine uygulanır. Bu yöntemin diğer klasik ilaç tedavilerine göre üstünlüğü; yan etki riski olmaksızın ve ağızdan ilaç takviyesine gerek kalmadan sorunlu bölgenin direk tedavisi ile etkili sonuçlar alınmasıdır.
Devamını Oku

Bitkisel ürünler ilaçlara rakip oluyor

bitkisel ürünlerBitkisel ürün satışı yapan iş yerleri, hastalıklara iyi geldiği belirtilen değişik bitkilerden yapılmış ilaçları müşterilere sunuyor.

Modern tıpta kullanılan ilaçlara benzer nitelikteki bu bitkisel ürünlerin ambalajlarında bitkinin özellikleri, hangi hastalıklara iyi geldiği gibi detaylı bilgiler yer alıyor.

Bir kısmı Sağlık Bakanlığından da onaylı olan bu bitkisel ürünler, bir anlamda ezcanelere rakip oluyor.
Saç dökülmesinde, kanserde, cilt hastalıklarında, solunum yolu enfeksiyonunda, kısacası her hastalığın tedavisinde kullanılan bitkisel ilaçların büyük çoğunluğu Türkiye'de yapılmasına rağmen, değişik ülkelerden ithal edilen ürünler de vitrinleri süslüyor.

Fiyatları değişiyor

Bitkisel ilaçların fiyatları ise 2 liradan başlayıp 150 liraya kadar çıkabiliyor.

Gaziantepli bitkisel ürün satıcısı Ömer Faruk Büyükkonuk, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan 300'ün üzerinde bitkisel ürünü müşterilerine sunduklarını söyledi.
Devamını Oku

Hava ambulansları hayat kurtarıyor

hava ambulansıHava ambulanslarının hizmete girmesiyle birlikte hastaların nakledilmesinde yaşanan sorunlar azaldı.

Hava ambulansları, hizmete başladığı 28 Ekim 2008 tarihinden bugüne 1628 hasta taşıdı.

Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Kayseri, Erzurum, Diyarbakır, Çanakkale, Bursa, Afyon, Konya, Adana, Samsun, Trabzon ve Van'da toplam 17 hava ambulansı hizmet veriyor.

İlk kez 28 Ekim 2008'de hizmete sunulan hava ambulansları bugüne kadar 1628 acil hastayı sağlık kurumlarına taşındı ve nakiller sırasında hiçbir hasta yaşamını yitirmedi.

Hava ambulanslarıyla taşınan hastaların yüzde 31'i kalp hastalıkları, yüzde 20'si travma ve trafik kazaları, yüzde 10'u nörolojik hastalıklar ve yüzde 8'i kadın-doğum rahatsızları nedeniyle sağlık kurumlarına nakledildi.
Devamını Oku

Sağlık Bakanlığı güvensiz oyuncakları toplattı

oyuncakSağlık Bakanlığı, bu yıl içinde denetimini yaptığı yaklaşık 6 bin oyuncaktan 27'sini toplattı.

Sağlık Bakanlığı yetkililerinden edinilen bilgiye göre, bu yıl içinde yaklaşık 6 bin oyuncak denetlendi ve yapılan piyasa gözetimi ve denetiminde “güvensiz” şüphesi duyulan 103 üründen numune alındı. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığında yapılan analizler sonucunda, 24'ü ithal, 3'ü yerli üretim olan 27 oyuncak “güvensiz ürün” olarak değerlendirildi.

“Güvensiz ürün” olarak nitelendirilen 27 oyuncağın satışı piyasadan geri çağrılmak suretiyle durduruldu ve bu ürünleri ithal eden veya üreten firmalara 11 bin 200'er TL idari para cezası verildi.

Firmalara toplam 302 bin 400 TL para cezası uygulandı.
Devamını Oku

Türkiye'de böbrek hastalarının tedavi olmak için ödediği paralar dudak uçuklatıyor

böbrek hastasıTürkiye'de böbrek hastalarının tedavi olmak için ödediği paralar dudak uçuklatıyor...

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Yüzbaşıoğlu Türkiye'de ciddi bir sorun haline gelen kronik böbrek yetmezliğinin diyaliz ya da böbrek nakliyle tedavi edildiğini, diyaliz yönteminin yurt dışı teknolojilere bağlı olduğu için pahalı olduğunu söyledi.

Diyalizin, hastaların ömrünü 4-10 yıl uzatabildiğini, böbrek nakli olan hastanın ise diyaliz hastasına göre 15-20 yıl daha fazla yaşayabildiğini belirten Yüzbaşıoğlu, şunları söyledi:

“Türkiye'de 52'si özel olmak üzere toplam 398 diyaliz merkezi hizmet veriyor. Türkiye'de böbrek yetmezliği yaşayan bir hastanın yıllık tedavi maliyeti 30 bin doları buluyor. Türkiye'de diyalize giren yaklaşık 50 bin hastanın devlete yıllık maliyetinin 1 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Sağlık Bakanlığı bütçe uygulama talimatı fiyatlarına göre böbrek nakli, tıbbi tedavi üstünlüğünün yanında ekonomik olarak da avantajlı bir tedavi yöntemidir.”

Yüzbaşıoğlu, böbrek naklinin ilk yıl için maliyetinin 22 bin dolar olduğunu ve bu ilk yıldan sonra ise maliyetin 8 bin dolara ve 5 bin dolara kadar indiğini belirtti. Nakil yapılan hastanın sosyal yaşama geri dönebildiğini ve çalışabildiğini dile getiren Yüzbaşıoğlu, şunları söyledi:

“Beş yıl diyalize giren bir böbrek hastasının tedavi maliyeti 150 bin dolar iken, nakil yapılan hastanın beş yıllık tedavi maliyeti 52 bin doları geçmiyor. Dolayısıyla böbrek naklini diyalize göre daha iyi kılan bir diğer neden ekonomik boyuttur. Bunun yanında sağladığı birçok fayda var. Her yıl diyaliz hastalarının yüzde 10'u hayatını kaybediyor. Onun için diyoruz ki, organ bağışında bulunalım.”

Türkiye'de yılda 1300 civarında böbrek nakli gerçekleştirildiğini söyleyen Yüzbaşıoğlu, şöyle konuştu:
“Bu oran daha da arttırılmalı. Halkımızın büyük çoğunluğunda 'bağışladığım organlar ticari amaçlar kullanılabilir' düşüncesi hakim ancak bu mümkün değil. İş, Sağlık Bakanlığının kontrolünde. Organ nakli ruhsatı olmayan nakil yapamaz. Bu ruhsat tüm Türkiye'de toplam 43 merkeze verilmiştir. Bunun haricinde organ nakli yapmaya kalkanlar 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Dolayısıyla organ bağışı yapanların tedirgin olmalarına gerek yok.”
Devamını Oku

İnternet bağımlılık yapıyor

ESKİŞEHİR - Anadolu Üniversitesi (AÜ) Rehberlik ve Psikolojik Danışma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Esra Ceyhan, internet bağımlılarının, internete ulaşamadıkları zaman tıpkı sigara, alkol bağımlılıklarında olduğu gibi aşırı sinirlilik, gerginlik ve huzursuzluk belirtileri gösterdiğini söyledi.

Doç. Dr. Ceyhan, insanların bir saat için internetin başına oturup saatlerce kalabildiğini belirterek, internetin kontrolsüz kullanımının bireyin hayatını değiştirdiğine dikkati çekti.

İnternet başında kalan kişinin günlük yaşamında işlevsel bozukluklar ortaya çıkmasının bağımlılık belirtilerinden olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ceyhan, şöyle konuştu: ''İnternet bağımlılığı, öğrencinin okulunu, yetişkinin de işini etkilemeye başlıyor. Kullanıcı, internet kullanımı süresi ve amacı hakkında yalan söyleyebiliyor. İnternet bağımlısı, internette olmadığı zamanlarda da yarım kalan sohbetiyle veya oyunda geldiği seviyeyle zihnini meşgul ediyor. İnternet bağımlıları, internete ulaşamadıkları zaman tıpkı sigara, alkol bağımlılıklarında olduğu gibi aşırı sinirlilik, gerginlik ve huzursuzluk gibi belirtiler gösterebiliyor.''

ERİŞKİNLERDE CHAT, ÇOCUKLARDA OYUN BAĞIMLILIĞI
Doç. Dr. Ceyhan, internet bağımlılığında en riskli grubun üniversite öğrencileri olduğunu belirterek, son zamanlar da erişkinlerin de internet bağımlılığı risk grubunu oluşturduğunu bildirdi.

İnternet ortamının erişkinlerin ve üniversite öğrencilerinin kimlik denemeleri yapmak, yaşıtları ile yakın ilişkiler kurmak için uygun bir yer olduğunu anlatan Doç. Dr. Ceyhan, şöyle devam etti: ''Bu gelişim görevinde de internet bir araç. Özellikle de içine kapanık, çevredekilerle kolay iletişim kuramayan bireyler için internet tam bir kurtarıcı görevi görüyor. Ancak, internetin aşırı derecede kullanılması, internet bağımlılığıyla sonuçlanabiliyor. Kimi internet bağımlıları sanal dünyadaki kimliklerini gerçek yaşamdaki kimliklerine aktaramıyor. Sanal ilişkiler kurmayı alışkanlık haline getiren bireyler, zamanla yalnızlaşıp, sosyal fobi, depresyon gibi bazı ruhsal bozukluklar yaşayabiliyor. Her yaş grubunun kendi gelişim ihtiyacı doğrultusunda internetin belli etkinliklerine bağımlılığı var. Erişkin ve gençlerde daha çoğunlukla chat bağımlılığı, çocuklarda oyun bağımlılığı daha yaygın görülüyor.''

''AİLELER ÇOCUKLARINI KONTROL ETMELİ''
Doç. Dr. Ceyhan, çocuklarda internetin aşırı kullanımının fiziksel, bilişsel ve psikososyal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini belirterek, ''Uzun süre bilgisayar başında oturmaya bağlı olarak çocuklarda iskelet bozukluklarının ve görme bozuklukları da oluşabilir'' dedi.

Özellikle şiddet içerikli oyunların çocuklarda saldırganlığa ve şiddete karşı duyarsızlaşmalarına yol açabildiğini anlatan Doç. Dr. Esra Ceyhan, ''Aileler, çocuklarının internet başında geçirdikleri zamanı ve hangi amaçla kullandıklarını sürekli olarak denetlemelidir'' diye konuştu.
Devamını Oku